1983 Kosova doğumlu bir futbolcu ''Cana''. Yani futbolunun ''Altın Dönemi''ni yaşaması en uygun çağda. Türkiye'ye gelişini ''Aile Özlemi'' olarak nitelendirmek mümkün. İngiltere'de kaldığı zaman aralığında ailesine olan özlemi giderek artmış. Ayrıca bir ilke de sahip kendisi. Marsilya'dan Sunderland'a gelir gelmez kaptanlık pazubandı kendisine verilmiş. Bu İngiltere'de bir ilk. Bu bile onun takım için ne kadar değerli bir oyuncu olduğunu kanıtlar nitelikte.
Geçtiğimiz sezon İngiltere'de çok güzel bir sezon geçirdi. Sunderland'a gelmeden önce de Marsilya'nın kaptanıydı. Bu sezon şampiyon olan Marsilya kadrosunda olmasa bile başarının gelmesinde yapı taşlarından biriydi. Paris Saint-Germain'de 3 yıl geçirdi. Bu süreçte 69 maçta forma giyip 2 de gol attı. Marsilya'ya gidişi sonrası taraftarın tepkisi artmışken kendisi ''Doğuştan Marsilyalı'yım'' diyerek adeta Paris Saint-Germain taraftarlarının Emre Belözoğlu'su oldu. Türkiye'de bir klişe haline gelmiş ''Doğuştan X takımlıyım'' lafını kullanmasıyla şu anlaşılıyor ki; bu adam Türkiye'de uyum sorunu çekmez.Kariyerine altyapısından çıktığı Lausanne Sports'ta amatör olarak başladı. 2000 yılında Paris Saint-Germain'in genç takıma katıldı. 3 sene boyunca genç takımlarda forma giyen Cana, A Takım'da ilk maçına 19 Nisan 2003 tarihinde Fc Nantes karşısında çıktı. 2003-2004 sezonunda takımın başına geçen Vahid Halilhodziç'in gözüne girmeyi başardı. O sezon 31 maçta forma giyip 1 de gol attı. Aynı sezon Fransa'da ''Yılın Futbolcusu'' ödülüne layık görüldü.
2005-2006 sezonu başında 4 Milyon Euro'ya Marsilya'nın yolunu tuttu. Bu transfer sonrası Paris Saint-Germain taraftarları kendisine karşı ırkçı söylemlerde bulunmuş ve maçlarda kendisine küfür içeren pankartlar açmıştır. Marsilya adına ilk lig maçına 27 Ağustos 2005 tarihinde çıktı. İlk golünü 16 Ekim 2005'te eski takımı Paris Saint Germain'e karşı 1-0 biten maçta attı. Takım kaptanı Habib Beye'nin 2007-2008 sezonunda Newcastle United'a transfer olmasıyla kendisine kaptanlık pazubandı verildi. Oynadığı sert futbolla ve kulübe bağlılığıyla taraftarların en sevdiği futbolculardan biri oldu.Marsilya'da görevini tamamladığına inanan Cana, 2009-2010 sezonu yaz transfer döneminde 5.8 Milyon Euro karşılığında Sunderland'a transfser oldu. Sunderland'in kaptanı kulüpten ayrılmıştır ve yönetim yeni kaptanı belirlemek üzere karar almaya başlamıştır. Kaptanlığı, sürpriz bir kararla takıma yeni katılan Cana'ya veren yönetim, futbolcuya olan güvenini açıkça belirtmiştir.
Galatasaray'ın Cana'yı almasında temel etken Mehmet Topal'ın Valencia'ya gitmesidir. 4.8 Milyon Euro'ya gitmesini doğru bulmayanlar olabilir ancak oyuncu kendi isteğiyle yönetime Avrupa'ya gitmek istediğini önceden iletmişti. Cana'nın Mehmet Topal'la karşılaştırlması yanlış bir karardır. Çünkü ikisi tamamen farklı yapıya sahip iki defansif ön liberodur. Cana sert, mücadeleci futbolunun yanına topu faydalı olarak oyuna sokmayı da ekleyebilmiştir. Mehmet malesef henüz bu özelliğe sahip değil.
Galatasaray oyuncu için Sunderland'a 4.5 Milyon Euro sözleşme fesif bedeli ödedi. Oyuncuya ise yıllık net 2 Milyon Euro+maç başı 7.500 Euro ödemeyi kabul etti. Mehmet Topal ve Keita'dan gelen yaklaşık 13 Milyon Euro'nun şu ana kadar akıllıca kullanıldığını söyleyebiliriz. Oyuncuya verilen yıllık net 2 Milyon Euro'yu çok bulanlar da olabilir. Eğer İngiltere, İspanya gibi büyük liglerden oyuncu transfer etmek istiyorsanız orada ne veriyorlarsa en az %25 daha fazlasını vermeniz gerekiyor aksi halde oyuncuyu ülkemize getirmek mümkün değil. Bu doğrultuda baktığımızda gayet uygun bir transferdir.
Cana'nın Galatasaray'daki görevi defansın açıkları gidermek ve topu ileriye faydalı kullanmak olacaktır. Zaten bu özelliklere sahip bir oyuncu. Yanında kimin oynayacağının netlik kazanmaması şu anlık kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Eğer Cana-Elano-Transfer şeklinde bir dizilişle Galatasaray oyuna başlarsa çok fazla sıkıntı çekmeyecektir. Çünkü Cana geçen sezonki sistemde takımına çoğu maçta defansif yönden sıkıntı yaşatan Mustafa Sarp, Mehmet Topal gibi isimlerden daha iyi defans yapabilen bir oyuncudur.
Son olarak Galatasaray'da hedeflerini küçültmeden geldiyse kariyerine yeni başarılar katabileceğini söylemek gerekir. Eğer Türkiye'de ''Rakı, balık, kebap, Ay Layk Törkiy'' demez ve futboluna kontsantre olursa en az Hagi, Popescu kadar efsane olur.
Geçtiğimiz sezon İngiltere'de çok güzel bir sezon geçirdi. Sunderland'a gelmeden önce de Marsilya'nın kaptanıydı. Bu sezon şampiyon olan Marsilya kadrosunda olmasa bile başarının gelmesinde yapı taşlarından biriydi. Paris Saint-Germain'de 3 yıl geçirdi. Bu süreçte 69 maçta forma giyip 2 de gol attı. Marsilya'ya gidişi sonrası taraftarın tepkisi artmışken kendisi ''Doğuştan Marsilyalı'yım'' diyerek adeta Paris Saint-Germain taraftarlarının Emre Belözoğlu'su oldu. Türkiye'de bir klişe haline gelmiş ''Doğuştan X takımlıyım'' lafını kullanmasıyla şu anlaşılıyor ki; bu adam Türkiye'de uyum sorunu çekmez.Kariyerine altyapısından çıktığı Lausanne Sports'ta amatör olarak başladı. 2000 yılında Paris Saint-Germain'in genç takıma katıldı. 3 sene boyunca genç takımlarda forma giyen Cana, A Takım'da ilk maçına 19 Nisan 2003 tarihinde Fc Nantes karşısında çıktı. 2003-2004 sezonunda takımın başına geçen Vahid Halilhodziç'in gözüne girmeyi başardı. O sezon 31 maçta forma giyip 1 de gol attı. Aynı sezon Fransa'da ''Yılın Futbolcusu'' ödülüne layık görüldü.
2005-2006 sezonu başında 4 Milyon Euro'ya Marsilya'nın yolunu tuttu. Bu transfer sonrası Paris Saint-Germain taraftarları kendisine karşı ırkçı söylemlerde bulunmuş ve maçlarda kendisine küfür içeren pankartlar açmıştır. Marsilya adına ilk lig maçına 27 Ağustos 2005 tarihinde çıktı. İlk golünü 16 Ekim 2005'te eski takımı Paris Saint Germain'e karşı 1-0 biten maçta attı. Takım kaptanı Habib Beye'nin 2007-2008 sezonunda Newcastle United'a transfer olmasıyla kendisine kaptanlık pazubandı verildi. Oynadığı sert futbolla ve kulübe bağlılığıyla taraftarların en sevdiği futbolculardan biri oldu.Marsilya'da görevini tamamladığına inanan Cana, 2009-2010 sezonu yaz transfer döneminde 5.8 Milyon Euro karşılığında Sunderland'a transfser oldu. Sunderland'in kaptanı kulüpten ayrılmıştır ve yönetim yeni kaptanı belirlemek üzere karar almaya başlamıştır. Kaptanlığı, sürpriz bir kararla takıma yeni katılan Cana'ya veren yönetim, futbolcuya olan güvenini açıkça belirtmiştir.
Galatasaray'ın Cana'yı almasında temel etken Mehmet Topal'ın Valencia'ya gitmesidir. 4.8 Milyon Euro'ya gitmesini doğru bulmayanlar olabilir ancak oyuncu kendi isteğiyle yönetime Avrupa'ya gitmek istediğini önceden iletmişti. Cana'nın Mehmet Topal'la karşılaştırlması yanlış bir karardır. Çünkü ikisi tamamen farklı yapıya sahip iki defansif ön liberodur. Cana sert, mücadeleci futbolunun yanına topu faydalı olarak oyuna sokmayı da ekleyebilmiştir. Mehmet malesef henüz bu özelliğe sahip değil.
Galatasaray oyuncu için Sunderland'a 4.5 Milyon Euro sözleşme fesif bedeli ödedi. Oyuncuya ise yıllık net 2 Milyon Euro+maç başı 7.500 Euro ödemeyi kabul etti. Mehmet Topal ve Keita'dan gelen yaklaşık 13 Milyon Euro'nun şu ana kadar akıllıca kullanıldığını söyleyebiliriz. Oyuncuya verilen yıllık net 2 Milyon Euro'yu çok bulanlar da olabilir. Eğer İngiltere, İspanya gibi büyük liglerden oyuncu transfer etmek istiyorsanız orada ne veriyorlarsa en az %25 daha fazlasını vermeniz gerekiyor aksi halde oyuncuyu ülkemize getirmek mümkün değil. Bu doğrultuda baktığımızda gayet uygun bir transferdir.
Cana'nın Galatasaray'daki görevi defansın açıkları gidermek ve topu ileriye faydalı kullanmak olacaktır. Zaten bu özelliklere sahip bir oyuncu. Yanında kimin oynayacağının netlik kazanmaması şu anlık kafalarda soru işareti bırakmaktadır. Eğer Cana-Elano-Transfer şeklinde bir dizilişle Galatasaray oyuna başlarsa çok fazla sıkıntı çekmeyecektir. Çünkü Cana geçen sezonki sistemde takımına çoğu maçta defansif yönden sıkıntı yaşatan Mustafa Sarp, Mehmet Topal gibi isimlerden daha iyi defans yapabilen bir oyuncudur.
Son olarak Galatasaray'da hedeflerini küçültmeden geldiyse kariyerine yeni başarılar katabileceğini söylemek gerekir. Eğer Türkiye'de ''Rakı, balık, kebap, Ay Layk Törkiy'' demez ve futboluna kontsantre olursa en az Hagi, Popescu kadar efsane olur.